Sahip oldukların,sonunda sana sahip olur,der ayyaşın biri..

saçma
herşey olabildiğince saçma
kelimeler harfler vurgular
hele sahiplenmek
sahiplenebileceğini sanmak
o sanıyı varsaymak dahi

hiç istememiş olsam da
maalesef anlıyorum...

.. ama yetmiyor, bezler bağlıyor her ağaca, der Bejan



Ne tarafından baksan dingin bir görüntü..

Hep saatler..

Bir kadının tüm yaşamı, tek bir günde, sadece bir günde ve bir günde tüm hayatı.. İşte o gün, tüm günler içinde o gün..


Bir anlık, bir an..

Faşizmin algı sınırlarını aştığını, herhangi bir kolgücüne, sistem bekçisine ihtiyaç duymadan her bireyin beynine geçirdiği fanuslarla kendi otokontrol sistemini kurdurtup ilkokul 1'den itibaren sistematik bir şekilde kafalara geçirilen fanuslar sayesinde belirlenen algı sınırlarını hiçbir şekilde hiçbir zaman aşamayacağının farkına dahi varamayacak şekilde yetiştirdiği embesillerle, kendi var oluş meşruiyetini sorgulamaya kalkan her çeşit ayrıkotunu ötekileştirmeye maruz bırakıp hayat hakkını tanımama hasletini devamlı muhafaza etme dürtüsünü şu caanım ülkemde en güzel, en müseccel alamet-i farikası olmak üzere tecelli ettiğini gösteren insan-cık.

Bütün varoluş sebebinizi hayatın anlamını Ali Rıza Efendi olmasaydı olamayacağınız aksiyonu üzerine bina edip kafanızdaki fanusu çıkartmaya çalışanlara "be hey dürzü!" diye çemkirmeye devam edin. Bu saatten sonra at lenslerinizi çıkarıp gerçeğin ışıklarını gözleriniz kamaşmadan dayanabileceğinize inanmak çok ümitkar bir yaklaşım olur.

Kendi minnacık beyinlerinizde her şeyin toplumsal konsensüse çoktan oturtulduğu-oturtulması gerektiği tahayyül ederek mutlu olmaya devam edin siz. Var oluş sebebi olarak gördüğünüz an, putlaştırdığınızın farkına varamadığınız, sonra biri sizi putperestlikle itham edince linç etmeye kalkıştığınız beyinlerinizi ipotek altına alan Atatürk'ün demokrasi pratikleri, halka rağmen halkçılık teorisinin kritiğini tartışmak isterdim sizinle. Ancak olmayan beyinlerinizle neyi tartışacağız orası meçhul. Biri kalkmış "ondan başka ülkesini kurtarıp sonra ekonomik-sosya devrim yapan lider kim var?"diye sormuş. Tarih, ekopolitik,sosyoloji ve bir alay sosyal bilim namına ne bildiğiniz, bildiğinizi nasıl yorumladığınız gayet açık. Bütün tarih sizin anlı şanlı Türk tarihinden ibaret değil mi canımıniçi? Herhangi bir devrimde halkın iç dinamiklerinden ne ölçüde faydalandığının devrimin geleceğiyle/sıhhatiyle ilgili ne gibi kelebek etkileriyle tezahr ettiğini merak edebilseniz, en azından gidip birkaç başka devrim okusaydınız, sosyalist devrimlerden de bahsetmiyorum. O sizin gibi burjuvaziye ağır gelir eyy Beyaz Türkler. Proletarya filan, bilmediğiniz kelimeler çıkar karşınıza kafanız karışır. Mein Kampf'ı okuyarak Hitler'i tanıyacağını düşünen beyinsizlere mukabil siz de gidip Nutuk'u, Şevket Süreyya'nın Tek Adam'ı, Falih Rıfkı Atay'ın Çankası'nı okup gelin. Sizden farklı düşünen herkese "ay ben karşıyım falan yanee.." diye konuşun.

Fikir özgürlü; düşündüğün şeyi hiç kimseden, salt çoğunluktan yahut herhangi bir şiddet kullanma yetisine sahip ideolojik aygıttan korkmadan belirtebilmen en güzel şey-di mi azizim/azizem? "Atatürk bizi yarattı onun sayesinde varız öyleyse onu eleştiremeyiz" mantığına sahip bıldırcınlarla dalga geçmek nasıl bir duygu anlatamam. İşte aradığım sistem bu olmalı! diyorum bazı bazı..

Karşısındakinin düşüncesine saygı duyanlar elime mum diksin.
Güzel

Fazlaydılar. Ebediyete kadar fazlaydım..


Ölmeden önce son dileğiniz ne olurdu? diyor usta ve karşıdan gelen kamyonun şeridine geçiyor. Kamyon havalı kornasına asılıyor, arka arkaya uzunca bağırtıyor kornayı ve kamyonun farları, güneşin doğuşu gibi gittikçe parlayarak üstümüze geliyor ve ustanın gülümseyişini aydınlatıyor.
Çabuk bir dilek tutun, diyor aynadan arkadaki uzay maymunlarına. Hiçliğe 5 saniye kaldı.
Bir, diyor.
İki. Üç.
Ata binmek, arkadan bir ses geliyor.
Ev yapmak, bir ses daha
Dövme yaptırmak.
Usta, bana inanın ve sonsuza kadar ölün, diyor.
Şimdi. Ölümün büyüleyici mucizesi. Bir an yürüyüp konuşurken, öbür an bir obje oluveriyorsun.
Ben hiçliğim, hatta o bile değilim.
Soğuk.
Görünmez.
Bizler eşsiz değiliz. Süprüntü ya da pislik de değiliz.
Biz sadece biziz. Biz sadece biziz ve hayatta başımıza gelenlerin bir nedeni yok.
Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz!..

İnsanın her zaman sevdiğini öldürmesi ile ilgili o eski deyiş, aslında iki şekilde de geçerlidir


Yolculuğun hoş tarafı; gittiğin her yerde hayat miniktir. Otele gidersin, minik sabun, minik şampuan, tek kişilik tereyağı, minik gargara ve tek kullanımlık diş fırçası... Bakıyorum, yanımda, oturan tek kullanımlık insanlar...