Alnıyazılmışlık

*Size öğretilen neyse onu tekrarlayacaksınız.

Nasıl yaşayacağınız, nasıl tepki vereceğiniz, sevgilinize nasıl "seni seviyorum" diyeceğiniz öğretildi. Ve arada kaybolan sizin bireyselliğiniz oldu. Doğal olarak örselenmiş egonuzu bireysellik olarak algıladınız.
Şu anda yaptığınız hangi hareket sizin gerçek hareketiniz ya da hangisi size verilen farazi gerçekle donatılmış yanılsamalar zincirinin bir halkası? Ayırt edebilir misiniz?.. Hiçbir zaman ayırt edemeyeceksiniz. Bunu bilmeye cesaret bile edemeyeceksiniz. Çünkü o zaman başlayacak olan süreçte aslında sanal olduğunuzu fark etmeyi kaldıramayacaksınız. Uydurulma gerçek ile asıl gerçeklik birbiri ile eşleşecek ve size ait olduğunu düşündüğünüz herşeyin aslında sizden fersah fersah uzakta olduğunu göreceksiniz. Diğerlerinin hayellerine, yaşamlarına, sahip olduklarına, yani size ait olmayanlara özenmeniz öğretildi size. Hiç bir zaman kendinize dair birşey yoktu o kurgunun içinde. Olmayacak da...
Hiçbir zaman kendi gerçeğinizi düşünecek zaman bırakılmadı. Bırakılmayacak da...

Önce sahip olmayı, sonra da sahip olduklarınızı kaybetmekten korkmayı öğrendiniz. Diğerlerinin öveceği başarı kılıfına girmeniz istendi. Başarı tanımınız hep diğerlerinin onayına bağlı kaldı. Hep ihtiyacınızdan daha fazla para kazanmanız istendi. Ve sizin de yaşam amacınız bu oldu. Ortaya atılmış olan bu akıl dışı kurallar, herkesin kabullendiği kutsal bir metin gibi tartışılmayan, sorgulanmayan gerçekler olarak kabul gördü. Aslında hiçbir şey bu kadar hızlı kabul görmezdi... Siz de bu genel tribünün küçük bir amigosu olarak belirlenen bu yolda ilerlediniz. Bu hal içinde hep zannetmelerle geçecek hayatınız. Başarılı olduğunuzu zannedeceksiniz, aşık olduğunuzu, kızgın olduğunuzu zannedeceksiniz. Asla asıl olmayacaksınız...

Öyle ki, bir müzede milattan önce 3000 yıllarından kalan ve güzelliğini basitliğinden alan bir kaseye hayranlıkla bakarken, müze görevlisinin özür dileyerek, aslında o kasenin eski olmadığını, fırlama bir adam tarafından oraya konulduğunu ve imal tarihinin de iki aylık olduğunu söylediği zaman o kase hakkında düşünmüş olduğunuz değerlerin neden tezatlarıyla yer değiştirdiğini asla düşünmeyeceksiniz. Yaşamınızdaki taklit ettiğiniz veya etmeye çalıştığınız şeylerin doğru olup olmadığını düşünmediğiniz gibi... Kimin ve neyin değerli olup olmadığı size hep sunuldu, müzedeki bilgiler gibi, o bilgi dışında bilgiyi oluşturan nesneye kendiniz olarak bakamadınız. Bakmak aklınıza gelmedi.
Düşünme alanınız size verilen doğru ve yanlışlarla sınırlandırılıp biçimlendirildi. Siz de bütün bunları oltaya atlayan obur bir sazan gibi sorgulamadan yuttunuz. Seçimleriniz olduğunun farkına bile varmadınız. Tıpkı başarısız ve tembel olma hakkınızın olmadığının size inandırıldığı gibi...
Müzedeki kasenin bir sahtekar tarafından oraya yeni konulmasına rağmen hala güzel olduğunun farkına varabilir misiniz?.. Yaşamınızdaki görüntüleri bir yoklayın, kaçı gerçek kaçı sahte çıkacak? Yapabilir misiniz?.. Kişisel tarihinizde kaç tane tamamen, size ait olan bir davranış var? Sayabilir misiniz?.. Yaşadığınız aşkların kaçı gerçek, kaçı öyle olması gerektiği için şartların belirlediği aşklar? İlişkinizi ne belirliyor? Reklamlar mı, filmler mi, çevreniz mi, şarkılar mı, şiirler mi, tv programları mı? Yoksa siz mi?? Yol ayrımını görebiliyor musunuz?..

Hiçbir zaman emin olamayacaksınız. Hep zannedeceksiniz. Hepimiz, hepimizin kurduğu farazilik içinde varmışız gibi yapıyoruz.
Ama aslında yokuz
.

Hiç yorum yok: