Suçlular...

...neredeyse serbest dolaşmaya başlamışlardı köyde. Oysa öldürdükleri yaşlı karı kocanın cezasının ne olacağı kararı verilmemişti daha. Kapatıldıkları taş küçük evden çıkıp köy halkının arasına karışmışlardı. Suçluydular, pişman değildiler ve özgürdüler...
Başrahip kararsızdı, ne cezası verileceğine. İlk kez oluyordu sakin ve huzurlu köylerinde böyle bir olay. Muhafızlar şaşkındı. Bu iki yabancı ile bir çatışmaya girmek istemiyorlardı. Garip bir hoşnutsuzluk vardı havada. Köy halkının arasında dolaşıyorlardı serbestçe. Çekip gitmemişlerdi de. Başrahip mi yumuşak davranmıştı; nöbetçiler mi iyi yürekliydiler; onlar mı etrafı kandıracak kadar kurnazdılar yoksa etrafındakiler geçmiş olayları unutmuşlar mıydı ne?
Ne olmuşsa olmuş onlar serbestçe günlük hayatlarını sürdürmeye devam ediyorlardı. Çömlekçilere yardım edip karınlarını doyuruyorlardı. Yine de ortada belli belirsiz bir gariplik, hoşnutsuzluk vardı.
Civarda birden ortaya çıkan yılan insanlarla olan savaş tüm şiddeti ile devam ediyordu. Bir gün başrahip yaşlı gezginle uzun uzun konuştu, sonunda kararını vermişti. Ceza sandalı yapacaklardı. Ertesi gün bir sandalın uç kısmına biraz yiyecek ve su ile iki mahkumu bağladılar, öteki ucuna da suçluların öldürdükleri çoktan unuttukları yaşlı karı-kocanın kemiklerini yığdılar. Denize bıraktılar. Belki bir gemi rastlayabilirdi onlara, kim bilebilirdi? Sandal törenle bir sabah erkenden denizin açıklarına götürüldü. Rahibin içinde olduğu bir başka sandala bağlanmıştı.
Kara artık görünmez olduğunda sandalları birbirine bağlayan ipi uzun bir dua ile kesti başrahip gülümseyerek. Sonra sahile döndüler. Kıyıya yanaşırken ılık bir yağmur yağmaya başladı. Uzaklarda ise yaklaşan mı uzaklaşan mı belli olmayan kapkara bulutlar görünüyordu.
...


Yapılan eylem ve gerekçeler paralellik gösterdiği müddetçe rasyonellik zarar görmez, teoride.
Bkz. Konser basmada kullanılan demokratik hak. Kalabalığa gülümseyen sahne soytarılarının eserlercikleri bunlar. İnsanlar var olan alternatife oy vermiştir, çünkü bir meclis vardı ve böylece demokrasi olduğu varsayılıyordu. Ne büyük bir hata! Sıkça tekrarlanan en büyük hata. Anti-demokratlık hakkımı kullanıyorum ve diyorum ki; "a priori" düşündürücüdür, biz var olana bir göz atarsak eğer Çin'de olaylar yaşanıyorken bu konsere ne hacet'e karşın Filistin'e gösterilen tepki ertesini de biliyoruz, bkz.
Dinlerin özellikle kural ve kaideleriyle öne çıkarak yaşamı düzenleyen resmi ideolojiler haline gelmeleri, düşünsel ve pratik anlamda her alanda büyük bir baskıyı örgütlemiştir. Yüzyıllardır var olan "afyonun" 21. yüzyıl sosyal hayatta eril hegemonyada vücut bulması ile tekbirler eşliğinde, bayrak üzerinde başlanır namaz kılınmaya.
Desem ki; sizin bugün kutsal/gelenek diye adlettiğiniz "şey"lerin hepsi, bu topraklarda sizden önce yaşamış halklarındır, onlarındır. Yine de sahiplenir misiniz bütünü ile?
'Suçluydular, pişman değildiler ve özgürdüler' mi diyelim demokrasi kelimesini kalkan yapıp yoksa ceza kayığına bindirip denize mi salalım Kalkedion'dan?

Hiç yorum yok: